İçeriğe geç →

YAPAMAZSIN: İLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNE ÖNERİLER

Gazete başlıklarını okuyorum, şöyle şeyler yazıyor.

Yapamazsın dediler, yaptı!

Yapamazsın diyenlere inat başardı.

Yapamazsın dediler, şimdi taleplerden başını kaldıramıyor.

Yapamazsın dediler ama o bu işte başarılı oldu.

Yapamazsın derler.

Şimdi de ben diyeyim, hazır mısın?

YAPAMAZSIN!

Yapamazsın arkadaşım, çalışmadan yapamazsın. Zorlamadan olmaz, kendini kandırma.

Elon Musk

Cristiano Ronaldo

Herkes bu kişilerin yerinde olmak istiyor ama kim o kadar çalışıyor? Herkes başarıya ortak ama kimse uykusuz kalmak istemiyor.

İşten ya da okuldan gelip bilgisayarın, telefonun ya da televizyonun önüne oturarak yapamazsın.

İş için sana para ödüyorlar, okulda derslerine çalışırsan not veriyorlar, bunların dışına çıkmak gerekiyor.

Günümüzün en büyük yalanı: Sana “yapamazsın” diyecekler ama sen başarabilirsin.

Kusura bakma ama başaramazsın.

Sana yapamazsın diyorlarsa bir düşün, neden yapamazsın. Kimse bu tavsiyeyi vermiyor, neden bana böyle diyorlar diye sorun kendinize, neden beni böyle görüyorlar. Belki de yapamazsın dedikleri şeye değil daha gerçekçi bir hedefe odaklanmalısın.

Bir örnekle devam edeceğim.

İletişim fakültesi okuyan genç kardeşlerimizle sık sık sohbet etme imkanım oluyor. 4 yıl boyunca okumuş, dersler süper hatta okulu birinci bitirmiş.

Buraya kadar her şey tamam…

Gazetecilik bölümünden mezun olmuş ama yazdığı haber sayısı 10. Neden 10 diyorum, 10 kere ödev oldu onları da yazdım diyor.

Gazetecilik mezunu, fotoğraf çekebiliyor mu? Sokaktaki bir iPhone kullanıcısı kadar çekebiliyor, çünkü buna kafa yormamış.

Peki…

Montaj biliyor musun? Bakın daha kapsamlı olan ve bugünü olmazsa olmazı After Effects falan değil sorduğum başlangıç seviyesi bir montaj programı, onu da bilmiyor.

Azcık photoshop var işte, o kadar…

Bilgisayar alacak parası yoktur, bilmeyebilir ona sözüm yok!

Ama iş arıyor ve “deneyimsiz kimseyi almıyorlar, ben nasıl işe girmeden deneyim kazanacağım” diyor.

Dostum, kusura bakma ama yıl 2021.

İlk matbaa 593’te Çin’de kuruldu, ilk basılı gazete de 700’de Pekin’de çıktı. TRT 1 Mayıs 1964 tarihinde kuruldu, ilk özel kanal Star ise 1990 yılında yayına başladı, buraya kadar sorun yok.

Facebook 2004’te, YouTube 2005 yılında kuruldu, işte bu tarihten sonra bir bahane kalmadı.

Bugün tecrübe edinmek için bir TV kanalına, bir gazeteye ya da başka birine muhtaç değilsin. Cebindeki telefonla çek videonu, telefonun çok mu kötü (iPhone 6 ve üstü kötü değildir) o zaman bilgisayar ile her gün 1 haber yaz, geliştir kalemini. Bilgisayarın mı yok, al bir gazete haber nasıl yazılıyor öğren, kağıt kalem ile günde 1 tane yaz.

Ben nasıl ki her gün bir blog yazısı yazıyorum, sen de her gün 1 haber yaz. Okul bitince, 4 yılın sonunda 1000’den fazla haber yazan birine dönüşeceksin. Bu yazdığın haberleri yayınlamak isteyen yüzlerce site var, hepsi orijinal içeriklere muhtaçlar, kalemini geliştir, prestijli bir siteye her gün gönder, yayınlasınlar.

Radyo ile ilgili bir bölümdesin, bugün podcast diye bir gerçek var. Telefonun ile ses kaydı al, podcast kaydet, konuklar al, YouTube, Spotify gibi kanallara yükle. Projeler yap, sektörü tanı, çevre edin.

İşe girmek istediğin yer piramitlerin üstüne yazı yazmıyor, orada da yeni medya için içerik üretmeni isteyecekler, artık mecra burası. Ne tecrübesi?

Bugün bir bolluk çağındayız, her şeyden bolca var.

Diş hekimleri, avukatlar, iletişim fakültesi mezunları…

Binlerce var, binlercesi de yolda!

Bir üniversitede yaptığım konuşmada söz isteyen bir öğrenci kardeşim bana “sen bize yarış atı ol diyorsun!” demişti. Bugün içinde bulunduğumuz durumda rakiplerimizi geçebilmek için F1 pilotları gibi saniyelerle yarışıyoruz, bir saniye ile rakip takımı geçip, üniversite sınavında bir soru ile binlerce kişiyi geride bırakıyoruz.

O zaman binlerce kişinin önüne geçmek için üretmemiz gerekiyor.

Okulu bitirince bize verdikleri diploma bir sihirli sopa değil, diplomayı alınca kimse bize iş garantisi vermiyor. Sadece diploma için değil, yetkinliklerimizi geliştirmek için çaba göstermemiz gerekiyor.

İşte böyle, bugün internet yayıncılığı geleneksel yayıncılığın önüne çoktan geçti. Sizden kimse karanlık odada film banyosu yapmanızı ya da 8 mm film makaralarını alete takmanızı istemeyecek.

Sizden içerik bekliyorlar, içerik üretin, engellere rağmen üretin, bahanelere rağmen üretin.

İletişimci olmak, bisiklete binmek gibidir, pedal çevirmezseniz düşersiniz. Düşebilmek de ayrı mesele, önce yola çıkın ve pedal çevirin. İzlenmek, beğenilmek, not almak ya da para kazanmak için değil, öğrenmek için, deneyimlemek için, tecrübe edinmek için.

YAPAMAZSIN!

Sana kimse para verip üstüne iş öğretmez, bir yere işe girmek istiyorsan önce orada işe yaraman gerekiyor dostum. Orada işe yarayan kişileri gözlemle, eksiklerini gör ama bunu okul bitmeden yap.

Ben bu yazıyı gece 03.10’da yazarken sen uykunun bilmem kaçıncı fazındasın ya da izlediğin dizinin kaçıncı sezonundasın bilemem ama sen boş dururken birileri yazıyor, birileri diplomanın mezarını kazıyor!

Yapamazsın, karşılık beklemek için önce karşılık beklememek gerekiyor.

Bir gecede vücut geliştiremezsin, yıllarca ağırlık kaldırırsın ona göre beslenirsin, istikrarını bozmazsın. Üretmek için de bu disiplini aynen uygulamalısın.

Bahane limanına sığınma, bir yol bul lütfen.

Suçu hocalara atma, ailene atma, sisteme atma, okula atma.

Önce bir düşün, ben ne ürettim diye. 4 yılda 10 haber yazarak okul bitince gazeteci olamazsın, 100 haber yazarak da olamazsın, en az 1000 tane yazmalısın dostum.

100 bölümlük bir podcast yaparsan belki bir radyoya girmene gerek bile kalmaz, kendi gelir modelini üretebilirsin.

Teknik imkanların varsa YouTube yayıncısı olabilirsin.

Senin bir televizyoncunun seni işe almasına ihtiyacın yok, onların sana ihtiyacı var. Bir gazetenin amacı daha çok satmaktır, onlara daha çok sattıracak haberler yazacak kişiler lazım. Bir radyoya ilgi çekici içerikler üretmeyi bilen ve dinleyiciyi tanıyan içerik üreticileri lazım.

Sen üret, seni bulacaklar. Seni bulmazlarsa yok olacaklar, sana mecburlar, sen kimseye mecbur değilsin, üret, üret ve üret.

Kimseye ihtiyacın yok, kendine ihtiyacın var.

Kendine gel, kendine “gel”mezsen kendini gerçekleştiremeyeceksin.

Yapamazsın dediler, ben de dedim, böyle giderse yapamazsın.

Sen yap ve beni bul…

Kategori: İletişim

2 Yorum

  1. Yakup Yakup

    Gerçekten çok güzel bir yazı. Kaleminizin hakkını fazlasıyla veriyorsunuz… Ayakta alkışlayan bir emoji varmı onuda ekliyelim…

  2. NİL GÜREL NİL GÜREL

    Gerçekten çok faydalı ve motive edici bir yazı olmuş. İletişim Fakültesi öğrencisi sürekli kendini geliştirmeli ve geliştirdiği alanlarda uygulama yapmalıdır. Ayrıca çok yönlülük de iletişim fakültesi öğrencisinin sahip olması gereken özelliklerdendir. Her alanda bilgi sahibi olmalıdır.

    Benim de bitridiğim bölümlerden biri İletişim. Sürekli okumak, araştırmak üretmek hayat felsefem. O yüzden ben de sürekli yazıyorum. Ayrıca dil öğrenmek de genç iltişimcilerimize katkı sağlayacaktır.

    Kaleminize sağlık..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir