Last updated on 17/04/2021
Levent Erden.
Kendime soruyorum bazen: Tolga ne olmak istiyorsun?
Gökdelenlerin mi olsun?
Önemli bir siyasetçi mi?
Güçlü bir bürokrat mı?
Saygın bir iletişim profesörü mü?
Sağlıklı ve uzun bir ömür yaşayacak birisi mi?
Soruyorum kendime, ben nereye doğru gidiyorum diye.
Çocukken bana büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında “karikatürist olacağım” derdim
15-20 arası popüler bir müzisyen olmak istiyordum.
Sonra bürokratik hayaller ve kısmen ulaştığım hedeflere sahip oldum.
Son 5 yıldır Levent Erden gibi konuşmak istiyorum. Sadece hızlı, akıcı ve “akılcı” konuşmaktan bahsetmiyorum, ezberleri bozan, beklenmeyen yerden vuran bir konuşma. Almak isteyene ilham, anlayamayana da hayret vermek istiyorum.
Son 5 yılda zirveye çıkan kitap okuma motivasyonumun altında da tamamen bu yatıyor zaten…
“Popüler” bir kitap vardı!
Elif gibi sevmek…
Bir de Tesla var, o kadar icat yapıp bir otel odasında hiç olmak.
Tesla gibi ölmek…
Benim için olan şey de:
Levent Erden gibi konuşmak…
Bugün Levent Erden’in sürekli yeni kavramı üzerine yazmak istedim.
Pandemi ile hayatımıza giren bir kavram var: Yeni normal!
Levent Erden “yeni medya” kavramının kullanılmasına karşı çıkıyor, zaten sorun şurada, kendisi bizim bir bardak su yardımı ile yutabildiğimiz her şeye karşı “dur bir dakika kardeşim, o dediğin öyle değil!” diyor.
Yeni ile ilgili şöyle bir twiti vardı:
Levent Erden “yeni normal” kavramının insanların sığınmak için oluşturdukları bir sığınak olduğundan bahsediyor ve artık sürekli yenilenmeyen her şeyin süründüreceğini yıllardır söylüyor.
Hayatında ilk defa arabaya binen ve sonra arabayı durdurup yolun ortasına oturan yerlinin dediği gibi:
“O KADAR HIZLI GİTTİK Kİ, RUHUMUZ GERİDE KALDI”
Artık her gün yeni bir “yeni”ye uyanıyoruz. Hızlanmak insanın en çok istediği şeydi; daha hızlı pizza servisi, daha hızlı araba, daha hızlı oje çıkaran aseton…
Bir şeyi hızla unutmak için oradan hızlı bir şekilde yürüyerek uzaklaşırız, hatırlamak istiyorsak yavaş yürürüz.
Hızlanmak demişken şunu es geçmeyelim.
Haletiruhiyemiz bizi ele veriyor, amacımız hızlanmak onun için para kazanıyoruz daha hızlı olabilmek için, eve daha hızlı gitmek için, daha hızlı bir bilgisayar almak için.
Artık bizim için yeni normal diye bir şey yok, sürekli yeni var.
O kadar hızlıyız ki her sabah başka bir istasyonda gözlerimizi açıyoruz, yeni normal için o tren camından önce yağan kar tanelerini sonraki ay ise açan çiçekleri görmemiz gerekiyor.
Ama bugün normal olan şey yarın normalin yeni hali değil, yeninin normal hali!
Her sabah başka bir istasyonda gözlerimizi açıyoruz, hayatında ilk defa arabaya binen yerli gibi hayatında ilk defa Zoom kullanan, kullanmak zorunda kalan insanların trajedisini yaşıyoruz.
Yumurta mı daha yeni yoksa tavuk mu?
Next…
Çok güzel ifade etmişsiniz tebrik ederim. Yazınız bana şu hikayeyi hatırlattı:
Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle (Kızılderili) yola koyuluyor.
Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar.
Aynı hızla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve öylece beklemeye başlıyorlar.
Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyulduktan sonra tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor, “Hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik?”
Yaşlı rehberin cevabı; “Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik.”
Benzer bir hikaye de yaşlı Sufi ile genç adamın hikayesidir.
Gün içinde meditasyon, dua gibi içimize yöneleceğimiz faaliyetlere zaman ayırmakta fayda var. Bu, kişinin daha verimli olmasını da sağlayacaktır.
Levent erden hızlı konuşmuyor” çok hızlı düşünüyor ” ve kelimeler düşendüğü andan sonra dile dökülüyor.
Diye düşünüyorum…