Bugün konumuz hoşgörü paradoksu.
1902-1994 yılları arasında yaşayan Karl Popper‘a ait olan bu kavram gerçekten tam bir paradoks, bu yazıda yazdığım şeylere katılanlar kadar katılmayanlar da olacaktır.
Karl Popper, her şeyi hoş görerek, hoşgörüsüzlerin elini güçlendirebileceğimizden bahsediyor.
Hafif bir başlangıç yapmak istedim, eminim anlamayanlar vardır.
Hoşgörülü bir toplum, hoşgörüsüzlüğü hoş görürse bir süre sonra bu hoşgörüsüzler hoşgörülülerden daha çok güçlenecek ve hoşgörülülerin elindeki gücü alarak hoşgörüyü tamamen kaldıracaktır.
Popper “Hoşgörüyü koruyabilmek adına hoşgörüsüzler hoşgörülmemelidir” diyor.
Hoşgörüsüzlere hoşgörü gösterilmesi, işler tersine döndüğünde hoşgörü gösterilen hoşgörüsüzlerin, hoşgörülüleri hoşgörmemesi ile sonlanır ve hoşgörülü kişiler kötü duruma düşerler.
Sınırsız hoşgörü, hoşgörüyü yok eder…
Bu konu “İfade özgürlüğüne karşı çıkan kişilerin ifade özgürlüğü olmalı mı?” ya da “başkalarını acımadan öldürenler acımadan öldürülmeli mi?” gibi soruları da beraberinde getirmektedir.
Bu tartışmaların yanında Karl Popper “bir kuram geçersiz hale gelebilir, en iyi kuram zamanla gerçekliğini kaybedip çürüyen kuramdır” demiştir.
Özellikle Nazi Almanyası dönemindeki hoşgörüsüzlüklere dikkat çeken Popper her durumu “yanlışlanabilirlik” açısından test ederdi.
Yarın görüşmek üzere…
Yorumlar