50 gün önce kendime söz verdim, 1000 gün boyunca 1000 blog yazısı yazacağım. Konuların her biri birbirinden farklı olmalıydı ve takipçilerimin daha önce duymadığı şeyler seçmeliydim.
Bu gerçekten çok zor, bu kavramları bulabilmek için çok daha fazla okuyorum çok daha fazla araştırıyorum, bunu her gün yapmak emin olun beni çok yoruyor.
50 gün bitti, 50 konu!
Bugün pareidolia üzerine yazacağım.
İnsanın hayal gücü çok geniştir, özellikle çocukların. Aileleri ve öğretmeleri bu hayalleri genellikle kırpmayı denerler ve çocukları gerçek dünyaya adapte etmeye çalışırlar.
Cesare Pavese şöyle diyor: Şiir, bir budalanın denize bakıp “Tıpkı yağ gibi!” demesiyle başlar.
Hayal etmek, bakmak ve görebilmek bugün çok zor. Hayal etmenin azı da kötü çoğu da. Her yerde insan silüeti gören kişiler pareidolia etkisi altında olabilirler.
Bir turşunun üstünde ya da bulutlarda bir insan yüzü görmek, her şeye bu açıdan bakmak, işte pareidolia böyle bir şey..
Baktığınız şeylerde sürekli insan silüeti görmek başta “üstün bir hayal gücü” belirtisi gibi görünse de bunun fazlası için bir uzmana danışabilirsiniz. Beynimiz istemsiz olarak görsel karmaşaları tanıdık bir şeye benzetmeye çalışabilir.
Kahve falının da mantığı budur aslında, şekilleri başka unsurlar ile eşlemek…
Buna “hatalı anlam yükleme” de diyebiliriz, bu görsel yanılsamalar her zaman olabilir ama bazı durumlarda insana zarar verebilir.
Bir arkadaşımın insana benzeyen bir binaya giremediğine bizzat şahit oldum…
Anlamsız bileşenlerden anlam çıkarmaya çalışan insanları pareidolia kapsamında değerlendirebilir miyiz bundan emin değilim ama tek bildiğim bunun fazlasının zarar olduğu.
Teknoloji firmaları da çok satmasını istedikleri ürünleri insanlara benzetirler, bu nasıl oluyor diyorsanız şuraya tıklayarak İnsanbiçimcilik ve Teknolojiye Güven isimli yazımı okuyabilirsiniz.
Bu konuyu sevdim, yarın benzer bir konu gelecek.
Yorumlar