Hızlı, daha hızlı…
Çok, daha çok, bu da yetmez çok daha çok çok çok!
Dostoyevski ne güzel diyor: Ne alçak bir yaratık şu insanoğlu…
Rekabet ve yarış, hayatın her alanında bizi sarmış durumda. Her şeye yetişmeye çalışan, aynı anda birden fazla iş yapması istenen insanlar, insanlık bu mu?
Sanayi devrimi ile artarak çoğalan hız aşkımız, bugün teknolojinin de katkısı ile inanılmaz bir hale geldi. Bir arkadaşımın bana yolda giderken gösterdiği arazi aracı geldi aklıma, araç o kadar ağır ki frene basınca durdurması çok güç oluyormuş. Biz de o araç gibi tüm benliğimizle kendimizi kaptırdığımız bu hız dünyasında artık frene bassak da bir yere çarpmadan duramayacakmışız gibi geliyor.
Parçalandık, o kadar ufak parçalara ayrıldık ki artık bizi yapıştırıcı bile tutmaz, parçalarımız bir gün birleşse bile artık o bileşen biz olamayacağız onlar ne isterse o olacağız.
Kemal Sayar “Yavaşla Bu Dünyadan Bir Defa Geçeceksin” kitabında şöyle diyor:
Aslında bütün varlığımızla hiçbir yerde değiliz, parça parça orada ve buradayız.
Bu acımasız rekabetin sonucunda ortaya çıkan burn out yani tükenmişlik sendromu, her türlü iş alanında kendini göstermektedir. Ben sade bir çalışanım üsttekiler rahat ediyor demeyin, her kademede bunu görmek mümkün hatta görmemek mümkün değil…
Uzun süredir kendinizi iş ya da okul ortamında iyi hissetmiyorsanız burn out moduna geçmiş olabilirsiniz. Tükenmişlik sendromunda sorunlarınızı çözemeyeceğinizi ve ömür boyu bu yükle başbaşa kalacağınızı düşünebilirsiniz ama yanılıyorsunuz. Kendinize zaman ayırın ve telefonunuzu değil kendinizi şarj etmeyi deneyin.
Hayal kırıklıkları, yorgunluk, motivasyon eksikliği ya da her neyse işte…
Yanıp tükenmek anlamına gelen burn out psikoterapist Herbert Freudenberger tarafından ortaya atılsa da zamanla içeriği değişmiştir. Bu sendrom 1970’li yıllarda çalıştığı işe kendisini fazla kaptıran veya duygusal yük altında çalışan kişiler için kullanılsa da bugün durum çok daha ağır şekilde seyretmektedir.
İşe gitmek istemiyor musunuz?
Üretecek enerjiniz kalmadı mı?
Başarılar sizi tatmin etmiyor mu?
Uyku ve yemek düzeniniz bile değişti mi?
O zaman, bu konuda bir uzmana danışsanız iyi olabilir…
Bir de bu yazıyı okurken “iş bulsam da tükenmişlik sendromuna razıyım” diyenler var. Emin olun, tükenmişlik sendromu işsizlikten daha ağır ruhsal problemler bırakabilir.
DSÖ sağlığı şöyle tanımlıyor: Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.
Dişiniz ağrırsa gece dayanamazsınız ve sabah ilk iş bir uzmana gidersiniz, ruhunuz acıyorsa da hafife almayın.
İncinmemeniz dileğiyle…
Yorumlar